Wednesday, October 21

distopya

Uyanınca yanağında yastık izi kalmayan,
yürürken sendelemediğin,
uyurken horlanmayan,
her hatanın bir telafisinin olduğu,
kopya çekilmeyen,
herkesin herşeyi zaten bildiği dolayısıyla kitap okunmayan,
endişenin ve merakın değil huzurun ayyuka vardığı,
suda çok kalınca bile parmaklarının buruşmadığı,
ayakkabı içinden çorabının sıyrılmadığ,
sevgililerin kavga etmediği,
fındıkların kabuksuz olduğu,
herkesin fotoğrafta güzel çıktığı,
kimsenin para sıkıntısı çekmediği bu sayede son paramızla bi bira içelim denmeyen, betona oturunca karnımın ağrımadığı
ve annemin ballı süt ısıtmadığı,
internetin sınırsız olduğu
ve insanların saklayacak bir şeyleri olmadığı için kalın perde kullanmadığı,
takside hep bozuk uzatılan,
rafların tozlanmadığı,
fermuarın sıkışmadığı,
dondurmanın erimediği,
yokuşların sadece hafta sonu gezilerinde tırmanıldığı,
kimsenin gününün kötü geçmediği bu yüzden kötü gün sonunda eve gelmenin huzurunu tadamayanlarla, fahrenaytı santigrata çevirmesini bilenlere dolu bir yer.

Bir idealar dünyası…
olsa olsa bir distopya!

Ve bunların hepsinin tersinin olduğu bir yerse ancak bir ütopyadır benim aklımda. Kitaplarda idealize edilenler değil, benim olan, asıl olandır ütopya… bir olasılığın varlığıdır, bazen 451 olasılığın varlığıdır… kutupların iki tane olması gibi farklılaşabilmek de olabilir belki. “ou” olmayan demektir. Ve olmayanın olma ihtimalidir outopia…

Kağıdın yanma ısısıdır… ve yanarken verdiği sıcaklık…

1 comment:

Secil said...

guzel olmus. "ayakkabinin icinden corabin siyrilmadigi" bi dunya ben de isterim :)