Monday, November 12
karanlikta parlayan metaforlar (fuck it, why not)
gece trenlerini seviyorum
uzaklarda ciliz uc bes lambanin sizlayan isigi,
geceyi aydinlatamamasi,
sanki bilerek.
karanlik, hayallerime malzeme olmak ister gibi.
karanlikta kalan sulak duzlukleri,
bozkirlarla, daglarla,
tarlalarin uzak ucunda besbelli golgesi icin dikilmis bodur agaclarla doldurayim diye uzaktaki isiklar ciliz bu kadar.
ben her bindigim gece treniyle eve gidiyorum.
gozum bulanana kadar karanligi inceliyorum.
sari-kahve tepelerini avucum gibi bildigim bozkiri yaran trenin pulmanindan ufka bakiyorum.
karanliktan goremedigime sevindigim daglarin ardini hayal ediyorum.
boyle boyle gece treninin penceresi siyah kanvasa kasnak oluyor
ve gozlerim bu tanidik resme dalip gidiyor.
---
simdi su yaziya eskilerden aklimda kalan (ama konuyla cok alakasi olmayan) bir filmin melosidi eslik etsin. buyrun burdan yakin.
Sunday, November 11
Wednesday, November 7
Monday, October 29
berrak bir zigzag
Soyle yeni oje surulmus tirnak,
ve taze trasli bir bacak gibi,
hicbirimizin gecmisi degil ama herkesin gelecegi gibi,
iyi kotu her kararimla icime dogan sinsi huzur gibi,
utopik bir filmin jenerigi gibi,
gunes arsizi bir atmosfer-i harika.
boyle bir kasabada,
umutlarim suya dusse
semalar teselli olur,
olabilir.
keske ufuk boylesinden baskasini hic cizmese.
keske ufuk boylesinden baskasini hic cizmese.
Saturday, October 27
kaldigim yerden
yanan, bozulan, kisadevre yapan harddisclerimin, anilarimin, kaldigim yerlerin sonunda, tekrar bi iki kare biriktirebildim. blogumun gorsellerini artirmaya karar verdim. bu sefer, gozumu egitmeye, buyutmeye niyetliyim. hatta oyle ki isin icine hareket bile sokabilirim. sekiz milimetrelik bir alana sigacak kadar atilan bir kac adim... gelebilir, denemedeyim. simdilik olu dogayla basladim.
Monday, October 1
eki mi ki bino niki
Blogumdan naklen hava yapasim var...
Ezgi Basaranin bugunku kosesinde yasattigi heyecani en derinden paylasanlardanim a benim bloggerim.
Kendimi the king of limbs ve in rainbows kurune soktum (digerlerine gerek yok, onlari ezbere biliyorum).
14 ekime kadar gecem ve gunduzume
sonbaharin aci sabahlarinda,
ihlamurlarin sari yapraklari bisikletimin tekerine takilinca,
aksamdan kalma yatak kahvaltilarima,
is cikisi biralarima,
yeni aldigim elbisenin sadece bana malum heyecanina,
aksam serinliginde urperen sonbahar ciceklerine,
dar açılı ekim gunesinin sariligina,
hepsine radiohead fon muzigi olacak.
kasabamiza thom yorke geliyor ve ben Ezgi'cigimin de dedigi gibi 'sabi subyan gunlerimin orta yerine sozleri ve muzigiyle oturan adamlarin olgunluk donemi konseri icin' biletim cebimde hazir ve nazirim.
Belki kirmizi ruj bile surerim, kim bilir:)
...yaptim!
Ezgi Basaranin bugunku kosesinde yasattigi heyecani en derinden paylasanlardanim a benim bloggerim.
Kendimi the king of limbs ve in rainbows kurune soktum (digerlerine gerek yok, onlari ezbere biliyorum).
14 ekime kadar gecem ve gunduzume
sonbaharin aci sabahlarinda,
ihlamurlarin sari yapraklari bisikletimin tekerine takilinca,
aksamdan kalma yatak kahvaltilarima,
is cikisi biralarima,
yeni aldigim elbisenin sadece bana malum heyecanina,
aksam serinliginde urperen sonbahar ciceklerine,
dar açılı ekim gunesinin sariligina,
hepsine radiohead fon muzigi olacak.
kasabamiza thom yorke geliyor ve ben Ezgi'cigimin de dedigi gibi 'sabi subyan gunlerimin orta yerine sozleri ve muzigiyle oturan adamlarin olgunluk donemi konseri icin' biletim cebimde hazir ve nazirim.
Belki kirmizi ruj bile surerim, kim bilir:)
...yaptim!
Sunday, August 19
Thursday, July 12
sozne
Peki ya sen misin?
bak yarim kaliyo anlamlar,
yok oyle kolay kolay dusmuyor her ozne.
biz dussek de bizimle pesimizden dusmeyen oznelerimize icelim bu gece.
ya da bosver, hepsini sarki sozlerine gizleyelim. zaten hepsi toplasan iki hece.
*bu cicekler denizime.
Tuesday, July 10
ben sarkilarin melodisine degil sozlerine vurulurum arkadas!
cocukken
oyun arkadasimdin sen benim.
annemizden babamizdan gizlice,
kelimelerle oynardik bir kosede.
buyuyunce isin icine
kollarimiz, kulaklarimiz
dudaklarimiz girdi.
benim dudaklarim sozden fazlasini soyledi,
seninkilerin gozu yemedi.
oyun bitti
eve gittim
bavulumu topladim
ilk trene bindim
Wednesday, June 20
uykuyusu
uyuyup uyaninca gecer benim tum dertlerim demisti.
benim gecmiyor.
uyurken gordugum tatli ruyalar
uyanikken gordugum kabuslari unutturamiyor.
--bu arada benim gercek adim otto degil! sizi kandiriyorum blog.
benim gecmiyor.
uyurken gordugum tatli ruyalar
uyanikken gordugum kabuslari unutturamiyor.
--bu arada benim gercek adim otto degil! sizi kandiriyorum blog.
Friday, June 15
Tuesday, May 29
Monday, May 14
fin
ben filmleri sonrlari icin izledim.
sonrali fiyakali olanlari,
buyuk ve sasali olanlarini ask diye besledim.
bugun de bir doslugun sonuna iciyorum.
serefimize ve gecmisimize
bugunleri sanlandirmak icin ektigimiz emeklerimize
bizi bugunlere getiren bize
ve size
sonrali fiyakali olanlari,
buyuk ve sasali olanlarini ask diye besledim.
bugun de bir doslugun sonuna iciyorum.
serefimize ve gecmisimize
bugunleri sanlandirmak icin ektigimiz emeklerimize
bizi bugunlere getiren bize
ve size
Saturday, April 21
geceleri yorgan diye sarinip...
google maps son arkadasim oldu. yaninda bir de ya eksen ya ilef dinliyorum.
geceye ses oluyor.
harita cok guzel birsey. o an o sokakta olabiliyorsun gecenin bi vakti oturdugun yerden.
bir de genelde gunesli gunlerde cekiyolar streetviewleri... daha bi guzel tazeleniyo aklinda.
once fasa baktim. gitmeyi hayal ettigim yere.
sonra hirvatistana baktim. bir diger hayalim.
sonra kendimi bursanin ihsaniye mahallesinde buldum,
istanbul sislide bir asansor girisinde (gerci onun nedeni belli, ilef o sirada kizilok calmaya baslamisti)
sonra hulya sokakta. mahalle cadde adi vermeye gerek yok. ankarada hangi taksiye binsen, hulya sokak desen gotururler seni.
sonra hisarustune gittim, bal sokaga
modaya gittim,
antalya falezlere gittim,
izmir garina (cankaya denen bir mahallede ankaradakinin aksine)
beykentin ayazagi kampusune,
guniz sokaga gittim birkac kere,
tunusa, sonra tunus caddesine,
galataya ciktim,
giresunda findik tarlasina yurudugumuz gece geldi aklima,
bursalilar demislerdi bize ama ben bursali bile degildim.
heykelin arkasindaki caybahcesine gittim bursada,
yillar oncesinde oldugu gibi yaz gunu siyah postallarim vardi ayagimda,
etlik ticaret merkezinin kic koridorlarinda buldum kendimi, zevksiz mermer kabuklalriyla 13 yasimdaki ben icin buyuk ama bana ait bir dunyaydi.
siraselvilere geri dondum.
siraselvilerdeki evlelri hep sevmisimdir. bence istanbulun en yasanacak yeridir.
mutfagimizdaki dunya haritasinda bir parmakla sildim dogusunu anadolunun.
gitmedim oralara dedim.
utandim sonra dedigimden.
igdiri anlattim ama.
6 yasimda nasil gittigimi, gunler suren (ya da bana oyle gelen) yolculugumu anlattim
sabahin kornlerinde, eve donuslerimde babamin beni astiden alisini,
uykulu ama merakli sesiyle beni sorusunu,
beni merakini googleladim.
her motoru calistirisiyla calmaya baslayan en sevdigi klasik muzik radyosu geldi aklima
izmir bornova geldi aklima,
annemi orda yasarken hayal edisim...
altindagi begenmez ankaralilar.
ama ben severim.
ankaranin kimlige dair bir kiyisi varsa orasi altindagdir bence.
kis sabahlari aksamdan kalma kafamla, saat altida bentderesinde acilan bitpazarindaydim bu sabah yine
ankara lisesinin en ust katindan, etnografya muzesinin catisindan arta kalan bosluktan once adalet divanina ve ufukta anitkabire bakarken zafer carsisindan almak istedigim ikinci el kitaplarin listesini yaparken buldum kendimi. sabahin sisi aklima geldi. denizin bi onceki gece beni sarhos edisi. sayesinde lisede erdigim erdemler aklima geldi.
bahceli evler,
behcelide gecirdigim seneler geldi
o fanusta tanistigim rengarenk baliklar,
ilk askim geldi aklima,
kibrista elektrik teknisyeni olmak nasil birsey diye dusundugum gunler,
kedinin hayatimiza girdigi ilk seneydi o zamanlar.
7. cadde degil de birinci cadde geldi daha cok aklima.
denemeyi gecince kosedeki park,
pazarin arkasindaki dukkan...
kadikoyun mayisgulu sokagina gittim
adaya gittim
geceleri fulya yokuslarinda kayboldum.
bodrum turgutreisteki kirtasiyecide gecirdigim gunler
ve benzeri bir hiyayeyle laledide kendimi buldugum zamanlar
izmit var biryerlerde. karanligin ici. icinin karanligi izimit. bir feribot dolusu cope atilmis duygum var.
gulluge gittim. buyuk pencereli kucuk balkonlu pembe duvarli devlet lojmanlarinda basladim konusmaya
batikentte dubleks bir ogrenci evinde, umut'un evinde izledim ask zamanini.
ilk defa balikesirde oldurdum solucan.
ayakkabicilar cikmazina girmeden annemden gizlice aldigimiz cilekli sekerleri gostermiyor ama googlemaps
manifaturacilarda hala arsinla olculup satilan gul desenli nevresimleri resmetmiyor hicbir hafiza.
kurtulusta gecirdigim hicbir gecenin tanigi olmamis google maps.
seyran dolmusunda yakalayamamis beni.
beytepe servisi beklerken elimi tutamamis
bir poset dolusu kiraz getirmemis bahcesindeki agactan
beni sevmemis.
hep tek basima cikmisim arjantin yokusunu
sezgin caddesi yokusunu
hep tek basima gecmisim kucuk dostun onunden.
sanki 26nci sokakta evim yandigimda yalinayak ve tek basimaymisim.
yivli minarenin arkasindaki caybahcesinde aksamustu birami tek basima icmisim sanki
sabahin 3unde yildizlari daha iyi gorebilyim diye denize sanki tek ben dustum.
sanki tek ben sabahladim gullukte, cihangirde, dikmende ya da hulya sokakta.
kimse gormedi mi?
kimse orda degil miydi?
kac gecmisim oldu benim.
hangisine sormaliyim hesap?
hangisi benim gecmisim.
hanisi gecmis?
hangisi kalacak?
Thursday, April 19
en zoru baharlar
simdi erguvanlar acmistir bogazda,
pencereni acsan nemi sarar
istanbul oyle ozlenir
icini yakar
burnunda tuter
ankara leylak kokar,
igdelere az biraz daha var
mutevazi ve sakin sokaklari
her anima tanik parklari
bir baharini daha kacirdigim baba ocagi
belki bir gun buralari da hasretle anacagim
kim bilir Tuesday, April 10
neyim ne değilim
Benim evim çok temiz.
herkesinkinden daha temiz.
temizlik akıyor her yerimden.
ama tabii ki bi temizlikçi parçası değilim.
benim aklım akıl,
çok akıllıyım ben.
heryerlerim diploma benim.
ama yanlış anlama kendini ancak kağıt üzerinde var edebilen bir ukala değilim.
benim ülkem çok ülke,
sağım solum heryerim türk
tükürsem türk.
ama yanlış anlama köpekler gibi uğulayan bir milliyetçi hiç değilim.
edebim herkesten daha edep.
kan kussam kızılcık şerbeti derim,
laf ettirmem namusuma,
namus benim kaba etim.
ama yanlış anlama töreyi banal bulurum
benim dinim çok din,
çok dinim ben.
allahın huyuna gitmeyi en iyi ben bilirim.
kendimi öbür dünyaya pazarlarım
bu dünyada prim yaparım.
ama yanlış anlama orospu değilim.
ben güzelim hem de çok güzel,
akıl alır endamım
ben hiç umursamam ya...
yine de cok güzelim. doğal güzelim
ama yanlış anlama kozmetik ve estetik kölesi hiç olmadım
benim değerim çok değerli
ohooo... en değerlisi benim değerlerim
gerisi eziklerin
ama yanlış anlama mahalle baskısını iyi bilirim
ben sosyalim
çok çok sosyalim ben.
arkadaşlarımı saysam aklın uçar
gırtlağıma kadar arkadaş
ama yanlış anlama yüzeysel hiç değilim.
benim ilişkim çok makul,
en adam gibi ilişki benimki.
uygunluk akıyor benim ilişkimden.
yakında evlenirim bile ben
ama yanlışlık olmasın bence toplum dayatmaları zavallılara göre tabii ki
ben çok politiğim
en politik benim,
öylel ki elimde kumanda
estiririm valla televizyona.
hatta yetmez, facebookta video paylaşırım.
o da yetmez gece uykum kaçar.
ama yanlış anlama ben kaçmam.
Yani anlayacağın,
benim şeklim şekil,
ama haysiyetim haysiyet değil.
ya senin?
herkesinkinden daha temiz.
temizlik akıyor her yerimden.
ama tabii ki bi temizlikçi parçası değilim.
benim aklım akıl,
çok akıllıyım ben.
heryerlerim diploma benim.
ama yanlış anlama kendini ancak kağıt üzerinde var edebilen bir ukala değilim.
benim ülkem çok ülke,
sağım solum heryerim türk
tükürsem türk.
ama yanlış anlama köpekler gibi uğulayan bir milliyetçi hiç değilim.
edebim herkesten daha edep.
kan kussam kızılcık şerbeti derim,
laf ettirmem namusuma,
namus benim kaba etim.
ama yanlış anlama töreyi banal bulurum
benim dinim çok din,
çok dinim ben.
allahın huyuna gitmeyi en iyi ben bilirim.
kendimi öbür dünyaya pazarlarım
bu dünyada prim yaparım.
ama yanlış anlama orospu değilim.
ben güzelim hem de çok güzel,
akıl alır endamım
ben hiç umursamam ya...
yine de cok güzelim. doğal güzelim
ama yanlış anlama kozmetik ve estetik kölesi hiç olmadım
benim değerim çok değerli
ohooo... en değerlisi benim değerlerim
gerisi eziklerin
ama yanlış anlama mahalle baskısını iyi bilirim
ben sosyalim
çok çok sosyalim ben.
arkadaşlarımı saysam aklın uçar
gırtlağıma kadar arkadaş
ama yanlış anlama yüzeysel hiç değilim.
benim ilişkim çok makul,
en adam gibi ilişki benimki.
uygunluk akıyor benim ilişkimden.
yakında evlenirim bile ben
ama yanlışlık olmasın bence toplum dayatmaları zavallılara göre tabii ki
ben çok politiğim
en politik benim,
öylel ki elimde kumanda
estiririm valla televizyona.
hatta yetmez, facebookta video paylaşırım.
o da yetmez gece uykum kaçar.
ama yanlış anlama ben kaçmam.
Yani anlayacağın,
benim şeklim şekil,
ama haysiyetim haysiyet değil.
ya senin?
Tuesday, March 6
merhaba
hatırladın mı?
ben senin geçmişinim.
ve hatta kendimin bile.
ama güzel
o terli, yapış yapış, senin en sevmediğin asvalt sıcağında,
ben istanbul arabasında,
sen arkadaşlarınla peronda laflarken.
sen bana bakmazken
beni kaybetmeye uğraşırken
ben,
ben seni gördüm.
ben sana döndüm
ve yıllar sonra beni unutabildiğini gördüm
ben asvaltta
ben
eridim
sıcakta.
bilirsin
ankara
sıcağında
bir filmin sonu gibi
herkes kendi yurduna
ben
otogarda
istanbul arabasında
ben camdan sana bakarken
ve sen bana bakmazken
eridim ben sıcakta
bir filmin sonu gibi
boşa döndüm
bobinin ucunda.
merhaba,
ben geçmişim.
ama güzel
ben sana bakmazken
bana baktığını hayal etmek
hala güzel.
Tuesday, February 28
bu sefer.
Bir hafta boyu gecelerce gunlerce agladim.
yemek pisirirken, gece suya kalkinca,
iste tuvalete gidince, bisiklete binerken,
yerken, yururken, uyurken, gulerken, susarken.
katiksiz, agladim.
bahanem yoktu bu sefer.
ne acilarim taze,
ne de anilarim.
ne sen, ne sen,
ne de sen vardin.
hicbiriniz
yoktunuz.
hic
bir
seyim
yoktu.
bahanem yoktu bu sefer.
Sunday, January 29
kasımikibindokuz
bugün
gözlerine baktım sen başka yerlere bakarken.
en sevdiğim yerdeydim, senin yanında.
bugün
yaza inat uzayan,
kışa inat ısınan bir mevsimdeydim.
eski okulumun önünde ve ölümcül bir virüsten bi aksırık ötedeydim. özlediğim ve bile bile yolumu düşürmediğim sokakları gezdim. üç gündür yememiş gibi üç simit yemdim ve belki bir iki laf. ama dert değil,
bugün elindeydim,
kendimin ucunda
ve
senin dibinde
bugün sana baktım,
bir aksırık öteden
gözlerine baktım,
gözlerinin baktığı yere baktım,
onlar başkasına bakarken.
bugün en sevdiğim yerdeyim,
iki şehrin arasında.
bugün
ince
giyinmiş
bir
kışım.
ısınmak
için
sonunun
gelmesini
bekleyen.
gözlerine baktım sen başka yerlere bakarken.
en sevdiğim yerdeydim, senin yanında.
bugün
yaza inat uzayan,
kışa inat ısınan bir mevsimdeydim.
eski okulumun önünde ve ölümcül bir virüsten bi aksırık ötedeydim. özlediğim ve bile bile yolumu düşürmediğim sokakları gezdim. üç gündür yememiş gibi üç simit yemdim ve belki bir iki laf. ama dert değil,
bugün elindeydim,
kendimin ucunda
ve
senin dibinde
bugün sana baktım,
bir aksırık öteden
gözlerine baktım,
gözlerinin baktığı yere baktım,
onlar başkasına bakarken.
bugün en sevdiğim yerdeyim,
iki şehrin arasında.
bugün
ince
giyinmiş
bir
kışım.
ısınmak
için
sonunun
gelmesini
bekleyen.
Tuesday, January 24
genişten aldığımız zamanlar bizi tanımlar
karanlık artık hurda bir eşyadır ve en güzel yerinde durur evin
*Elck'ime teşekkürler
Saturday, January 21
büyü
tetiğe dokunmadan hayatımı terörize eden tüm erkeklerime sesleniyorum
üç şişe ev yapımı likörüm, üç şişe eski şarabım ve hala dökülecek kanım
ama bu sefer sizinle değil savaşım
nasıl kendinle ilgili
bu kadar açık yazabiliyorsun
içini nasıl
böyle açık edebilliyorsun
diye sormuştu
:şimdi cevaplıyorum
ne değişiyor ki
Subscribe to:
Posts (Atom)