Monday, November 12

karanlikta parlayan metaforlar (fuck it, why not)



























gece trenlerini seviyorum
uzaklarda ciliz uc bes lambanin sizlayan isigi,
geceyi aydinlatamamasi,
sanki bilerek.

karanlik, hayallerime malzeme olmak ister gibi.
karanlikta kalan sulak duzlukleri,
bozkirlarla, daglarla,
tarlalarin uzak ucunda besbelli golgesi icin dikilmis bodur agaclarla doldurayim diye uzaktaki isiklar ciliz bu kadar.

ben her bindigim gece treniyle eve gidiyorum.
gozum bulanana kadar karanligi inceliyorum.
sari-kahve tepelerini avucum gibi bildigim bozkiri yaran trenin pulmanindan ufka bakiyorum.
karanliktan goremedigime sevindigim daglarin ardini hayal ediyorum.

boyle boyle gece treninin penceresi siyah kanvasa kasnak oluyor
ve gozlerim bu tanidik resme dalip gidiyor.

---
simdi su yaziya eskilerden aklimda kalan (ama konuyla cok alakasi olmayan) bir filmin melosidi eslik etsin. buyrun burdan yakin.

2 comments:

UykusuZ said...

http://www.youtube.com/watch?v=YPN-q2VN2SU

3:55' ten sonrakini dinne

otto said...

sabah kalmissin, onceki gece her ne sanrilarla uyumussan uyumussun... o gun gunes bile daha cesur. ve sen bu cesaretten gaz alip gunun tazeligini sahlandirmak isyiyorsun. onceki aksami degil, yeni gunu yasamak derdin. iste oyle bir sabahta perdeleri acarsin, yatagini toplarsin, kis gunu de olsa camini acar taze sogugu koklarsin. iste tam su fonda bu sarkiyi calarsan aklini celecek dert kalmaz. icin kapanmaz, acilir!

ne iyi ettin de ugradin uykusuz.
kendini unutturamazsin ya,
ozletme de ama ...