ben de belediye başkanı olsam
ben de yaprakların süpürülmesini yasaklardım.
siyah asvaltta, koyu kahve tuğla evlerle gün batımı turuncusu bir kontrast.
woody allen'ın newyork mekanlı filmlerini andırıyor bana.
külçe külçe parlayan,
yerden yansıyıp adamın içini ısıtan bi renk var dalından vazgeçmiş bu yapraklarda.
çocukluğumda kurumuş nehir yatağını doldurmuş çınarların yapraklarında boğuşmalarımızı hatılrlıyorum babamla.
ağaçların, günlerin kısaldığını hissetmesi
ve bir jest gibi,
azalan günle azalması,
hüznü değil, keyfi çağrıştırıyor bana.
öyle işte.
ben de yaprakların süpürülmesini yasaklardım.
siyah asvaltta, koyu kahve tuğla evlerle gün batımı turuncusu bir kontrast.
woody allen'ın newyork mekanlı filmlerini andırıyor bana.
külçe külçe parlayan,
yerden yansıyıp adamın içini ısıtan bi renk var dalından vazgeçmiş bu yapraklarda.
çocukluğumda kurumuş nehir yatağını doldurmuş çınarların yapraklarında boğuşmalarımızı hatılrlıyorum babamla.
ağaçların, günlerin kısaldığını hissetmesi
ve bir jest gibi,
azalan günle azalması,
hüznü değil, keyfi çağrıştırıyor bana.
öyle işte.
7 comments:
güzelmiş.ama bana yine de hüzünlü geliyor. hani söz uçar yazı kalır var ya, tam da o şekilde bir hüzün.
o yaprakların üstünde topuklularla yürümek...
nefret ediyorum bazen.
sevgili anonim.begendigin icin tesekkur ederim.normalde son baharlar bana da huzunlu gelir. ama nedense bu sonbahar keyfim yerinde. keyfin yerine gelsin istiyorsan ve istanbuldaysan rumeli fenerine gitmeni oneririm. yok ankaradaysan tavsiyem elbette seymenler. baska bir yerlerdensen eger; o zaman basinin caresine bakasin.
cuzzamli melek;
acini anliyorum fakat malesef paylasamiyorum.
E.M.Cıoran'ın dediği gibi ne yazık ki acılarımızın bulaşabilir olma gibi bir özellikleri yoktur..
varolma egiliminde mi yazmis? okudugum tek kitabi o.
cildi eflatun diye cok ciddiye almamisim o zamanlar.
*bu son cumle de benim beyni orumcek baglamis bir okuz gibi erkek pohpohlatan hegemonik yargilari en feci pop-star jurisinden daha bir sevkle ve fakat ayni tehlikeyle benimsedigimin daniskasi olur heralde.
(ve bu bir onceki cumleyi klavyenin tuslarina basan parmaklarimi cingene pembesi ojelerle "suslemis" oldugumu farketmem de post-modernizmimi ozgurce ve gogsumu gere gere yasadigim anlamina gelmez mi?)
-peki ya boylesi ucu-basi sacma cagrisimlardan peydah bir soruyu kendi halimde yazdigim bloguma yorum yazacak, fakat adini sanini (olasi intibalari uyandirmamak icin sanirim) ifsa etmeyecek kadar haddinde bir ilgiyle blogumu takip eden, yani varligi benim icin bir iki cumleden ibaret olan bu sanal sahsa yoneltiyor olmam temsil ettigim host-modernitenin en damar acilarina maruz kalmis ve/veya paylasmis oldugumdan mutevellit olamaz mi? (en azindan bu son soru banaydi.)
Hayır. Burukluk'ta.
bundan sonra insanın çelişkilerle dolu durumunu hep post-modernizm olarak mı açıklayacağız.
Sanırım.
Post a Comment