Friday, August 19

pillow talk


nefes aralıklarımdan uyumadığımı anlamış olmalı,
söyleyecek birşeyler ararken zaman kazanmak için yutkundu.
sıkıntısını görüp lafı ben aldım.
öyle karanlık ki tavanı bile seçemiyor gözlerim.
karanlıkla sözlerim de seçilmez diye rahatça saçmalayabillirdim.

davuta bakan michelangeloyu görür diye başladım.
ama rembrantın heykeline bakan heykeltraştansa gösterdiği ressamı görür.
işte gösteren ve gösterilen arasındaki saçma ilişki için hayatlarımızı heba ediyoruz belki de dedim.
bunca yıl sanat felsefesi okuduğunu ama böyle bi benzeştirmeyi ne duyduğunu ne de okuduğunu söyledi.

laf dolandı orijinal-sahte ayrımına geldi. 
ikimiz de böyle bir ayrımın salakça olduğu konusunda hemfikirdik.
yeri gelmişken kiarostami'nin bir filminden bahsettim
diline yabancı olsa gerek,
ben söylerken o unuttu

tekrar sorduğunda 
ilk gecemizden beri yapıyoruz bunları dedim
çok karanlıktı anlamadı
yastık sohbetini dedim

sonra iyi yastığı bana verdiğini anımsadım
gülümsedim
ama kimse görmedi çok karanlıkltı
o da gülümsedi 
ama ben göremedim çok karanlıktı

sonra uyumuşuz.

No comments: