Fonda ıslıkla bir şarkı, kafamda sarı hasır şapka siyah anlımda boncuk boncuk terler. Bez mendilimle sildim alnımdaki karayı. Teri emdi mendil ama karası gitmedi. Şaşırmadım zenciyim çünkü. Yolun sağına mı sapsam soluna mı diye düşünürken bu sahnenin filmin son sahnesi olduğunu hatırladım. Set görevlileri de sıkılmıştır uzatmamak lazım. Ama bu baskı altında düşünemiyorum ki. Aklım çok dağınık, dile dökersem daha netleşir diye düşündüm. Çatalın başında, alnımda sıcak, denedim; dökülen iki kelimeydi; “ve fakat”. Çok imreniyorum bu iki kelimeyi yan yana kullanabilenlere. Sanırım sağımda uzanan ufuk “ve”, solumun sonu ise “fakat”. Ağzımın kenarını da aynı mendille sildim, kırıntılar gitti ama kelimeler kaldı. Şaşırmadım kadınım çünkü. Bu sahneyi iyi biliyorum montajda iç sesi konuşturacak yönetmen, oscar wilde’ı duyacak omuzumun üstünden yola bakan seyirci. “bir insan kendi kimliğiyle konuşurken pek az kendisi gibidir. Ona bir maske verilirse gerçeği anlatır.” Benim içimden geçen bu değil ama. Bir yolun ayrılabilmesi benim düşündüğüm. 1=2
Cümleleri de böyle yarıyoruz ikiye, kuruyan dudaklarım gibi.
No comments:
Post a Comment