Monday, December 7
su döngüsü
bu gereklilikten yazılmış bir yazıdır. gereklilikten yaşanmış yılların bir sonucudur ve sonuncusudur. bir ant ya da anıt mahiyeti yoktur fakat.
ne dilime dolayacak kadar cesaretimi toplayabilirim ne de övecek kadar sahip çıkabilirim içime. dalgaları aşmak iyi kurgulandığında soğuğu bile unutturabilirmiş ama matemim aşamadığım dalgalara değildir. bu yas her dalgada su yutsa da ilerlediği sevinciyle debelenenin suyun sadece yükselip alçaldığını aslında ilerlemediğini anlamasındandır. matem yüzüme vurulan dalgadır.
bu yazı bir nefestir. bir daha alınamamasından korkulan ve vermeye gönlü olmayanın ciğerine değmiş bir soluk. bu nefes herşeye rağmen yaşamanın ve ölmenin ritmidir.
açsaydım çıkacak şeyler kıskançlık olmazdı. açsaydım sadece rengi belirsiz flu bir duman çıkardı sanırım. bir kadının kendi oynayıp kendi izlediği bir sokakta lamba ışığında beliren toz zerrecikleridir olsa olsa. o toz ciğerine değer soluğuyla kadının. kadın öksürür. çıkan benim gücüme gidişimdir. başka gören oldu mu diye bir umut etrafıma bakarım ama biletler günler öncesinden atılmıştır. körebenin etrafta bulacağı kimsesi yoktur ama kuralı bozmaz, yine de arar. bu pasaklı bir oyundur.
bu yazı harflerin küçüğünü seslerin ünlüsünü seçer. sakince ve sessizce ne dile ne dişe değmeden söze erer sesler. harflerin küçülmesiyse benim suçum değildir. suç acıya kesilen faturadır ve söz peşinatıdır. bu yazı ise vadesi geçmiş bir senedin faizidir.
rüyada görülen sarılar masalar eski dostlar neye dalalet acaba. eskiyen kaygılara, yokuş yukarı itilen bavullara ve anahtarı boşa dönen kilitlere sanırım. eğer elimdeki anahtarsa hangisini açacak acaba? kapıyı mı yoksa bavulu mu? kapıyı açarsa kalırım, bavulu açarsa küçük düşerim. içinde tüm hayatım var, içinde benim içim. benim küçülmem kimsenin suçu değildir. rüya bunu istemiştir ve ben uçurumdan küçülerek düşmüşümdür. uyanmak bir şişe suyu içebilmek için nefessiz kalmayı göze almaktır. rüya herşey kötüye gitse de rüya olduğunu bilme hissidir. gerçek ise susamak. gerçek rüyadan kalmanın artık güne başlıyor olmasıdır.
bu bir yazı değildir, bir yanılsamadır. yıllar içinde farklı gözlerle okunacağının, yıllarca yanılınacağının göstergesidir. bu yanılsama şeklini alamadığım yüz ifadeleridir. kendimi anlatamadığımı sanmam ve yüzüm yerine kelimelere sarılmamdır. bu yazı her ifade gibidir.
o bakışları unutma sakın. çünkü tek nüshası sende...
okumayı beklediğim kitaplar var ve okunmayı bekleyen. mesela biri gecenin sonuna yolculuk. en çok başlığını merak ediyorum. bu başlık nasıl tamamlıyor acaba kitabı. en çok kendimi merak ediyorum. okurken, sonrasında neler olacağım, neye döneceğim, nerede olacağım. en çok kendimi merak ediyorum, her son sayfayı çevirişimde şimdiki gibi soğukkanlı olabilecek miyim diye. her nüsha tektir, çünkü her okuyan başka anlar. başka kitaplar okur. o yüzden o bakışları unut, nasıl olsa atarsın sonunda... başkalarına da atılır öyle bakışlar.
bu yazı alın yazısı. neye baksam, neyi okusam, kimin rüyasına girsem de değişmeyecek olandır. zaman içinde buruşup dalgalanacak alnıma vurandır, kıvrımlarına biriken ifadelerdir. her yaşanacak yılın hep yaşanacağına ve yaşanmışların ciğerlerime kadar işleyeceğine dair imzalanmış boş bir sayfadır. her yazı kitabın son sayfasıdır, her başlangıçta silinen ve yeniden okunan. ben şimdi çok okunaklı sayılmam. biraz silik çıktım son baskıdan. yenisinde altını çizerek ama içimden okuyacağım tüm sözlerimi.
bu cümle bu yazının sonudur. bu cümle ise sonrası gelmeyecek cümle...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment