Monday, November 12

karanlikta parlayan metaforlar (fuck it, why not)



























gece trenlerini seviyorum
uzaklarda ciliz uc bes lambanin sizlayan isigi,
geceyi aydinlatamamasi,
sanki bilerek.

karanlik, hayallerime malzeme olmak ister gibi.
karanlikta kalan sulak duzlukleri,
bozkirlarla, daglarla,
tarlalarin uzak ucunda besbelli golgesi icin dikilmis bodur agaclarla doldurayim diye uzaktaki isiklar ciliz bu kadar.

ben her bindigim gece treniyle eve gidiyorum.
gozum bulanana kadar karanligi inceliyorum.
sari-kahve tepelerini avucum gibi bildigim bozkiri yaran trenin pulmanindan ufka bakiyorum.
karanliktan goremedigime sevindigim daglarin ardini hayal ediyorum.

boyle boyle gece treninin penceresi siyah kanvasa kasnak oluyor
ve gozlerim bu tanidik resme dalip gidiyor.

---
simdi su yaziya eskilerden aklimda kalan (ama konuyla cok alakasi olmayan) bir filmin melosidi eslik etsin. buyrun burdan yakin.

Sunday, November 11

Wednesday, November 7

bir tek on cift


Simdi bu fotografla ilgili romantik-melankolik bir seyler de yazilmiyor ki.
hangi takintilinin boyle camasir asacagini dusunmekten baskasi aklima gelemiyor.
her biri cifti yaninda, boy hizasina dizilmis, hatta renk sirasina konmus on cift.

allahtan bulutlar her zamanki gibi daginik.