Tuesday, August 24

bir ağıt

bir söz
uyandım.
terliydim, susamışım,
boynuma pamuk ipliği sarılı.
ve bir tabure ayağımın altında.
geriye baktığımda hep aklım kalıyor,
başucumdaysa kitabım.
başı sonundan belli.



bir soru
bizi zamana ve mekana bağlayan bunca şey mi kaybolmuşluk duygumuzun kaynağı?
bunlar olmasa aşar mıydık tüm bu kaygıları?
bunlar olmasa kızar mıydık bizi bekletenlere,
zamanına ve yerine uymadılar diye?


bir dilek
artık lafı sana dolandırmasam da
doğrudan bir başlık atsam içinde adın olan
ya da artık boşlukları doldurma derdinde olmasam,
ya da sen o boşluklar olmasan
ve gelen geçse

falan filan
amaan!

*"kaigomai kaigomai" bir ağıttır
kimi yakar; kimi dinledikçe yanar.

13 comments:

gerisi önemli değil... said...

kaybolmuşluğumuzun nedeni basitçe hayatımıza bir anlam katamamamız. anlam katabileceğini düşündüğümüz şeyleri ise yapamamamız. che, deniz gezmiş, mahir çayan gibiler hayatlarıın anlamlarını bulup bu uğurda seve seve ölebilmişlerdir mesela. başka kişileri de örmek gösterebiliriz.

otto said...

evet amacı, niyeti olmayan insanlar bu önemli isimleri örnek alabilirler. ama bunun benim bahsimle alakası pek yok.
benim bahsettiğim kaybolmak; zaman ve mekanlarla ilgili biraz. kaybetmek veya bulunamamak.
çoğu zaman uygun bulunmamak...

benim bahsim zamanın ve mekanın olanları anlamamızdaki bağlayıcılığıyla ilgiliydi.

yoksa yanlış anlaşma olmasın;
hayatta anlam kıtlığı, uğuruna inanılan hatta uğruna birşeyler feda edilen idealler kıtlığı ile ilgili değil bu sorular.
şükür ki hiç değilse bu konuda yok bi soru benim aklımda.

gerisi önemli değil... said...

hayır hayır, onları örnek kişiler diye değil, örnek olarak verdim sadece. herkes kendi yolunu bulmalı çünkü. soru şuydu:

bizi zamana ve mekana bağlayan bunca şey mi kaybolmuşluk duygumuzun kaynağı?

işte bence kaybolmuşluk duygumuzun kaynağı, bizi zamana ve mekana bağlayan bunca şey değil, hayatlarımızı devam ettirecek bir anlam bulamamak. soruyu yanlış anlamışım anlayacağınız :)

otto said...

biz mi devam ettiriyoruz hayatımızı?
bu şeye benzedi, saçımı uzatmıyorum ama sadece kesmiyorum.
ama uzatmayayım. besbelli bu konuda aklım karışık.
ama hak veriyorum sondan bi önceki sözüne:
hayatın sonuna kadar devamlık sağlamaksa niyet, bir anlam buna yeter heralde. (yani fazla da anlam yüklelemk lazım ;)

gerisi önemli değil... said...

biz, hayatımızı devam ettirecek bir amaç bulamıyoruz. o yüzden de bu kaybolmuşluk var, bence. yani hayatın bize sunduğu her şey koca bir hayal kırıklığı...

her şeyi boşver işte, anı yaşamanın tadını sür, en keyiflisi, harbi bak :)

otto said...

peki:)

Hacivat said...

Kayboluş sadece bir muşluk duygusu.

otto said...

evet evet doğru.
ne zaman başladı nerede biter bilemiyo insan. tanık olamıyor bi türlü. rivayettir gidiyo ama hiçbirşey kesin değil.

Aleksi said...

zaman göreceli birşey. mekan da geçersiz birşey günümüz global köyünde bence.

ne zaman ki kendini zaman ve mekandan soyutlayarak mutlu olabiliyorsun, işte o zaman hayatın gerçek anlamına erişiyorsun.

ayrıca, ne olur ki lafı dolandırmasan?

otto said...

hayatın anlamına ulaşıp ulaşmamak derdinden değil ama zaman ve mekandan soyutlanmak iyi fikir.
bazen geliyo başıma, güzel de oluyo.

lafı dolandırmasam ne mi olur?
hmmm...buna lafı dolandırarak cevap vereceğim:
o zaman bahsettiklerimi zaman ve mekana hapsetmiş olurum. şimdilik öye havada uçuşuyolar.

UykusuZ said...

melaba,
sinemaya gidelim mi?
allam nolur herşey düzgün gitsin nolur,

basit olcan

otto said...

ah be uykusuz,
keşke hep o kadar basit olsa(k).

UykusuZ said...

birgün bir basit diğer basite " bireberber gel beraber olalım" der elbet