Friday, March 5

a dream of no importance

sokakta kaygılı bir koşuşturmaca. Yüksek tavanlı bir handa yeşil berjerlere oturmuş sohbet ediyoruz.
ben rahatsızım, insanlar yerlerinden yurtlarından edilirken biz laklaktayız. Karşımda oturan kır saçlı adam göz çukurlarının derinlerinden bana baktı. Ütülü pantolonunun içinde uzanan cılız bacaklarından birini ötekinin üzerine yerleştirdi, sarma sigarasını yakarken ateşiyle yüzünü ancak seçebiliyordum. ama biliyorum; o benim aynadaki yansımam. Öyle mistik bir sebebi yok, sadece onunda kalbi kendi kalbim gibi solumda kalıyor. yani iç organları farklı organize olmuşlar.

ağzından son çıkan söz sigara dumanıyla havada süzüldü
"herkes kendi koşulunu yaş..."
cümlesini bitiremeden yüzünde patlayan flaş heryeri aydınlattı, takımı da saçları gibi griydi.
ama buruşuk yanaklarındaki kırmızı lekelere anlam veremedim.
bu yanık kokusu da kiprit kokusuna benzemiyordu.

biraz kıpırdanınca farkettim, kalbim artık sağ tarafımda kalıyordu
 yaklaşık bir metre kadar uzakta...
...
rüyaların tek kişilik gösterimler olması ne üzücü

1 comment:

UykusuZ said...

sen gene hatırlıyorsun, bu da bir kazanımdır.
Bu konu üzerinde bir süredir kafa yoruyorum, rüya görmek güzeldir bence (kabus ta olsa), canlı olduğunu hayatının döndüğünü ifade eder diye düşünüyorum. Uzun aralardan sorna 1-2 tane gördüm, uyanıyorum, bunları hemen yazayım diyorum, uykunun tatlı cilvesine dayanamayıp uyuyorum ve sabah hiçbirşey hatırlamıyorum.
Dün gece rüyamda seni gördüm,
ee
ee si yok , hatırlamıyorum, demek ne kadar kötü bişi.