Sunday, December 15

yazar burda neyi anlatiyor


neyi anlatiyorsa anlatiyor!
banane

beni bir yaz gecesi sahurunda uskudarin arasokaklarina gotursun,
tenimdeki nemi ve sokagin uyumayan sesini su kis gunune katik edebilsin yeter.
anlattigi onun olsun.
anlamak icin degil,
tecrube etmek icin okunsun.


uzerimizdeki antikcag filozoflarinin laneti.
herbiri baska sekilde bizi simgelere ve isaret ettiklerine hapsetti.
herseyden bir anlam cikarma cabasiyla heder olan akillar
anlamsizca yavanlasan hayatlar
teshis ve tayin etmeden huzur bulamayan fahri tasnif ve terbiyeciler

anlayamayanlarin ve anlatamayanlarin topumdan dislanmasina kadar varan radikal sonuclari var bu akilci yaklasimlarin. 

ha sonra bir de ozgecmislerimiz konusu var.
onu baska bir zaman ozet gecerim.

Friday, December 13

farkindasin biliyorum


agzinin icinde dolasan,
ve yuzunde burusan,
kan gibi metalik bir tat birakiyor tedirgin varligim.
sen coktan yolu yarilamissin,
benimse gozumde buyuyor onumdeki her adim.


Thursday, November 28



portakali sever misin mesela?
evet!?
neden seviyorsun peki?
ne biliyim. vitamini bol...
iste sevgi bu. kabugunu soyarken asidinin kediyi kaciracagini bilsen de, posasi disinin kavuguna takilip tum aksam dil kaslarini heder etse de seversin portakali. sorgulamadan, oldugu gibi. baska halini tanimamissindir cunku. tanimaya da gerek kalmamistir belli ki. portakal iste, tam olmasi gerektigi gibidir: portakal gibi.

Ankarayi da bu yuzden sevdik hepimiz. oyle sade ve sussuz ki, yuksek basincli kis aksamlarinda sogugun mavisini tanidik onla. kalabaligina, egzozuna ragmen, insan nefesi ve ucuz gazla isinmis bir dukkandan girdigimiz gunler, ev diye kaldi aklimizda. halinden memnun bir kedi gibi burnumuz nemli dolandik yokuslu sokaklarinda.

caresizliklerinden dolayi buyumus sehirlerde biz de buyuduk son care. siirlerde, sarkilarda unutulan hallerine ev dedik sehirlerin. kaybedenlerin kazananlardan fazla oldugu sehirlerin olduk. sonunda cogunluk olduk.

manisayi, berlini ve newyorku da bu sebepten sevmedik mi? gri beton dominolarin ardinda satilan ihrac fazlasi defolu hayatlari anacadde vitrinlerindeki donuk mankenlere yeglemedik mi bir kere?

Neden sevdik buralari peki?
nedeni belli. cunku buralarda kisin gorebilirsin gunesi.
soguktan catlamis derindeki yariklar kanar da,
yine gorursun gunesi,
bol vitaminli,
bol sulu
sikmalik bir portakal gibi.

Monday, September 30


belki plajda yanmis teni
ama tenindeki tuz alin teri

Sunday, September 8

EX LIBRIS


artik ottonun da bir ex librisi var. 
kelimenin tum anlamlariyla denizime minnettarim.

Monday, August 19

manzarayi bosver, kokusu daha guzel

kusursuz dogalarda ufuksuz manzaralar cok geliyor.

doymaya korkan gozlerim detaylara daliyor. 
siginmak icin etrafta insanisi birseyler, bir yol, 
bir elektrik diregi ariyor. 

sonsuzluk gozumu yoruyor

ehli sehir olan gozlerim
doganin vahsetine goz yumuyor

Sunday, July 14

Saturday, June 29

kuguluda

yillar sonra karsima cikinca,
nasilim diye sorunca:

iyiyim.
buyuyorum.
modayi takip ediyorum.

huzur buluyorum.
deger buluyorum.
yakinacak birsey bulamiyorum.

artik aramiyorum.

ben artik eve erken donuyorum.

iyiyim.
buyuyorum.
artik eve erken donuyorum.

artik baskalarinin serefine iciyorum.
bir kadeh serefi bir seferde iciyorum.

iyiyim.
uysallasiyorum.
artik lale muldur okumuyorum.
artik eve erken donuyorum.

iyiyim.
buyuyorum...
nerden mi biliyorum?

cunku yuzune bakiyorum.
ve ensemde kivrilan ilik meltemi hikayeye katmiyorum.


Saturday, March 30

kahke

"..bazen de saygideger abilerim ablalarim, dunyasi yerle bir olur insanin. hayat; fazla yormadan idare etmeyi saglayan butun anlamlarini yitiriverir. en akillica sandiginiz fikirlerinizin sacmaligini, en icten duygularinizin yapmacikligini kavrarsiniz. aslinda hicbir konuda fikriniz bulunmadigini, aslinda hickimseye karsi bir sey hissetmediginizi ve tum evrenin de size karsi gaddarca kayitsizlik icinde oldugunu."*

ankaranin en cok neyini ozluyorsun diye soracaksan,
kolej evlerinden herhangibirinde, kis sogugunda, giris alti bir apartman katinda elimde biram, o hallerin muhtemel geleceklerine heyecanlanmalarim derim.
sabah ayazinda cebimde sadece dolmus parasi olmasina ragmen, bana ait olmayan o evlerden sokaga adimimi attigimda yuzume vuran ayazin acisini yuksek basinc guneslerinin teselli etmesini ozluyorum derdim. cebimdeki dolmus parasinin hayatimdaki tek guvence olmasi fikrini, ve bu fikrin verdigi guvenlik duygusunun gercekligi derdim. gerci ona bile gerek yok ya... ben yine gidecegim yere yururum, o paraya da bir bira alirim eve varmadan.
diskapidan aldigimiz kahkeleri yerdik pazar sabahlari.
sirf annem bir pazar araliginda bile uzaklara gitmek icin bahane bulsun diye. onu ozluyorum derdim. ankaranin egzoz grisi dolmuslarini. ankaranin beton doseli vadilerini. ankaranin en cok kendisini ozluyorum derdim.

simdilerde icimi dolduran tek sey nefesim.
her aldigimda doluyorum
ve her verdigimde bombosum.

* caniguzunun.

Monday, February 25

Monday, February 18

Friday, February 15

yuzukoyun

"seni seviyorum, cunku beni uzmuyorsun"
diye pazarliyor utanmadan bir de sevgi diye yavan sesleri...

sevginin aci esigi olmaz.
dalindaki meyvayi yememis havva gibi, iyinin kotunun,
acinin, tatlinin ayriminda olmaz seven.

benim yuzum senin koynunda
acinin lafi mi olur?

senin basin beim dizimde,
sevginin lafi mi olur.

yuzukoyun uyumusuz, elimiz elimizde,
lafa gerek mi olur.

Wednesday, February 13

Saturday, February 9

ankara

sogut alti
kose basi
bir taksi duragi

nankorune kapilari acik,
ana evi.
yuva.

Monday, February 4

mugam


onbir dakikalik bir seruven,
hepsi tanidigimiz, bildigimiz yollar

Thursday, January 31

gecmisin elemleri

bugun elem klimov'u gidip gormus kadar oldum.
holywood yapimi yahudi soykirimi filmlerinden sonra,
gerekcekci bir ikinci dunya savasi anlatimini izlemek, medyatize edilip hedefi sasirtilan degerlerin aslinda hala orada olduklarini hatirlatti bana.

ve biraz da umut...
acaba ileride gunumuzun katliamlari da ayni sekilde film edilir mi?
acaba dunya bugun nasil ikinci dunya savasdarlarina kin guduyorsa,
yarin da bugunun savas tanrilarina ayni kini gudebilmeye cesaret gosterebilir mi?

bugunun kanli tarihinin de hesabi sorulur mu?
filim icabi da olsa
olur mu?

Monday, January 21

hayal - hulya bunlar: imlada sapka kanunuyla yazida heder, editore keder olurlar.

kurmaca yazmayi cok istiyorum.

icinde huzur buldugum
kontrolu benim elimde olan bir dunya yaratip onun icinde istemedigim her karakteri oldurerek, hatta belki bastan yaratmayarak...
kurallari sadece beni koruyan bir kac sayfalik bir hayal.

tarifim olan, ama yuzum olmayan bir gerceklik.
aklimdan gecenleri herkesin okuyabilecegi sansursuz bir olus.

roman fikri su anda varolusumun baska bir hali gibi, daha iyi bir olus olasiligi gibi,
yumusacik, icine gomuldugum keyifli bir yatak gibi geliyor.

ah bir roman olsam da huzur bulsam.

ya da artik agzima gelenle degil de icimden gecenle iletismeyi ogrenebilsem.

-- aklimda geveledigim, daha demini almamis ve fakat patlamis baraj vanasindan fiskiran suya kapilmis balik misali tuzlu suda can savasi veren hallerim ve hislerimi okumak istersen burayi arada yokla.