Wednesday, September 28

varak

ben de belediye başkanı olsam
ben de yaprakların süpürülmesini yasaklardım.
siyah asvaltta, koyu kahve tuğla evlerle gün batımı turuncusu bir kontrast.


woody allen'ın newyork mekanlı filmlerini andırıyor bana.
külçe külçe parlayan,
yerden yansıyıp adamın içini ısıtan bi renk var dalından vazgeçmiş bu yapraklarda.


çocukluğumda kurumuş nehir yatağını doldurmuş çınarların yapraklarında boğuşmalarımızı hatılrlıyorum babamla.


ağaçların, günlerin kısaldığını hissetmesi
ve bir jest gibi,
azalan günle azalması,
hüznü değil, keyfi çağrıştırıyor bana.


öyle işte.

Tuesday, September 20

ankarayı değil

kediyi çok özledim.

umarım o ölmeden bunu ona söyleyebilirim.

Monday, September 12

üçleme

-ilk-
ay bile savruldu rüzgarla
bu tedirginlik nasıl bir halatla düğümlüyse bana


-ilk-
merhaba.
yokluğunun bilincindeydim.
ne yalan söyliyim
seni hiç özlememişim.

-ilk-
yanılgı düştüğüm koca bir çukur,
ben o çok iyi bellediğim benim.

-nakarat-
tolstoya inanmıyorum ben arkadaş;
herbirimiz her şeyin ve en tabii kendimizin
sonsuz tekerrürleriyiz.